Kurban ibâdeti her şeyden evvel, kökünde bulunan ‘yakınlık’ mânâsına bağlı olarak kulu Rabbine yaklaştırır. İnsanın dıştan fark edilemeyen, rûhunun derinliklerinde bulunan hissiyat ortaya, Kurbân gibi pek az yolla zahirî olarak ortaya çıkar. Akıtılan kan, Mevlâ Te‘âlâ’nın uğrunda fedakârlığı gösterir. Bu işi meslek olarak yapmayan ve hayvancılıkla da uğraşmayan insanlar yalnızca kurban bayramlarında hayvan boğazlar ve kan akıtırlar. Bu yolla insan, Allah Te‘âlâ’nın emrini teslimiyetle yerine getirir. Bu durum en açık ve etkileyici şekilde Hazreti İbrahim ve İsmail (Aleyhimesselâm)ın kıssasında görülür.
Dışarıdan bakıldığında boğazlamak ve kan akıtmak olarak görülen bu ibâdet esasında, kulun takvasını izhâr eden bir semboldür. Bu hakikat Kur’ân-ı Kerîm’de: “(Hâlbuki) onların ne etleri ne de kanları asla Allâh’a ulaşacak değildir! Ve lâkin sizden O’na (ancak) takvâ(nedeniyle yapmış olduğunuz kurban ibâdeti) ulaşmaktadır…”[1] kavliyle beyân edilmiştir.
Kadîm Bir İnancın Tashîh ve Tecdîdi
Kurban ibâdetinin tarihinin Hazreti Âdem (Aleyhisselâm)ın devrine kadar gittiği, Hâbil ve Kabil’in kurbanlarını konu alan kıssadan anlaşılmaktadır. Kurbân ibâdetiyle ilgili inanç ve kavramsal yapı da diğer bazı konularda olduğu gibi zamanla bozulmuş ve İslâm’ın ‘ıslâh’ fonksiyonu ile aslına çevrilmiştir. Nitekim Câhiliyye Araplarının kestiklerin kurbanların kanlarını Kâbe’ye bulaştırdıkları ve kanların bu yolla Allah’a ulaşacağına inandıkları kaydedilmiştir. Nakletmiş olduğumuz âyet-i kerîme, bu bozuk ve hatalı inancı da tashîh etmiş ve kurban ibâdetini aslî hüviyetine kavuşturmuştur.
Âyet-i kerîmenin sona erdiği: “…(Habîbim! Emirlerimi tutan ve ihlâsla ibadet yapan) o güzel amel sâhibi kimseleri müjdele!” hitabı, emre riayet ve ihlâsı vurgulama açısından kurban ibâdetinin özünü işaret buyurmaktadır.
Kalıcı Bir Sabır Tâlimi
Başta, Kur’ân-ı Kerîm’in bizlere ‘Usve-i Hasene’ (en güzel örnek) olarak ittibayı emrettiği Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) olmak üzere Peygamberler, hâlleri ve kıssalarıyla bizler açısından öncü şahsiyetlerdir. Hazreti İsmail (Aleyhisselâm)ın Allah Te‘âlâ’nın emri karşısındaki: “…Ey benim babam! Emrolunmakta olduğun şeyi (hiç düşünmeksizin hemen) yap! İnşaAllah beni pek yakında sabredenlerden bulacaksın!..”[2]şeklindeki tavrı, kıssayı hatırlayan bizler için kalıcı bir sabır tâlimi niteliğindedir. Kurban ibâdetini şuûrlu bir şekilde yerine getiren Müslüman bu kıssadan, sabra yönelik hisseyi de almaktadır.
Dipnotlar
[1] Hac Sûresi:37’den.
[2] Sâffât Sûresi:102’den.