Duânın Kabul Olması

0
1080

Allahü teâlâ insanları yarattı. Her insanın saadet içinde, mesûd yaamasını istediini bildirdi. Mesûd olmak, râhat, üzüntüsüz yaamak demektir. Her insan da mesûd olmaı istemektedir. Yaratan da, yaratılan da aynı eyi istemekde olduu hâlde, mesûd olan kimse pek azdır.

Çünkü, Allahü teâlâ hereyi bir sebep ile yaratmaktadır. Allahü teâlâdan birey istemek, yâ kavl ile, söz ile olur. Yâhud fi’l ile olur. Kavl ile istemek, düâ etmektir. Bir eyi fi’l ile istemek, bu eyi meydana getiren sebebi yapmaktır. Çalımak, sebebe yapımak demektir.

Çalımıyan, tenbel oturan, sebebe yapımamıolur. Allahü teâlâ tenbele birey vermez. “Ve en leyse lil insâni illâ mâ seâ: nsan ancak çalıdıı eye kavuur” âyet-i kerîmesi bunun vesîkasıdır. Kâfirler, Allahü teâlâya inanmadıkları için, kavl ile istemiyorlar. Düâ etmiyorlar. Sebeblerin tesîrini gördükleri için, yalnız fi’l ile istiyorlar. Sebeblere yapııyorlar. Allahü teâlâ da, onların bu isteklerini kabûl ederek, istediklerini dünyada veriyor. Fakat iman etmedikleri için ahıret nimetlerinden mahrum kalıyorlar.

Dünyada ve ahırette mesûd olmak için lâzım olan sebeblere “Nimet” denir. Allahü teâlâ, nimetlerini, dost, düman, her istiyene vereceini va’d etmektedir. Nimete kavumak için, nimet sâhibinin beendii gibi istemek lâzımdır.

Bunun için, nimeti istediini bildirmek, düâ etmek ve muhakkak verileceine inanmak, lâzımdır. Buna inanmıyana, hele inkâr edene verilmez. nkâr eden mahrûm kalır. Saadete sebeb olan nimete kavumak için yapılan düâda, bu îmân arttır.

Demek ki, nimete kavumak için, önce imân sâhibi olmak, yanî müslimân olmak, sonra, nimetin sebebine yapımak lâzımdır. Bütün nimetlerin sâhibi olan Allahü teâlâ, nimetlere kavumak için, nasıl düâ edileceini de, merhamet ederek, bildirmektedir.

Müslimânın düâsının kabûl olması için, düzgün bir imandan sonra, her gün bevakit namaz kılmak, kul hakkı bulunmamak artı da önce gelmekdedir.

 

Hafız Yetiştiriyorum

Bir yorum ekleyin