Fütuhu’l Gayb Kitabından Seçmeler

0
399

Fütuhu’l Gayb Kitabından Seçme Alıntılar

“Evliyanın bazısı hevadan muhafaza edilirler, abdalın bazısı iradeden. Ama bunlardan masum değildirler, zira; kimi zaman irade ve hevaya meyletmeleri mümkündür. Bu durumda da Allah Azze ve Celle, rahmetiyle uyandırmak suretiyle onları istikamete eriştirir.”
(Fütuhu’l Gayb / Abdülkadir-i Geylani Sayfa 24)

“Şirk, sadece putlara ibadet etmek demek değildir. Hevana tabi olmandır. Rabbinle birlikte O’ndan gayrı dünya ve dünyadakileri, ahiret ve ahirettekileri tercih etmendir. O’nun dışındakiler O’ndan başkasıdır. O’ndan başkasına temayül gösterdiğinde de Allah Azze ve Celle’ye şirk koşmuş olursun. Sakın meyletme! Korku içinde ol emniyette olma! Kontrol et, gaflete düşüp mutmain olma! Nefsine hiç bir hal ve makamı izafe etme! Bunda hiçbir şey iddia etme!”
(Fütuhu’l Gayb /Abdülkadir-i Geylani Sayfa 26)

“Hayrın tamamı; hali koruma, buna razı olma, başka şeylere iltifat etmemede bulunur. Zira bu hayır; ya senin kısmetindir, ya başkasının kısmetidir ya da hiç kimsenin kısmeti değildir de Allah onu bir imtihan olsun diye var etmiştir. Eğer senin kısmetinse; iste ya da isteme sana ulaşır; bu yüzden onu talep ederken sui edep ve aç gözlülüğün senden sadır olmaması gerekir….Eğer hiç kimsenin kısmeti değilse ve bir imtihan vesilesi ise; akıllı insan nasıl olur da kendisi için fitne talep etmeyi ve onu elde etmeyi hoş görür?”
(Fütuhu’l Gayb / Abdülkadir-i Geylani Sayfa 28)

“Nitekim rivayet olundu ki: ‘Peygamber Efendimiz Aleyhisselam’ın mübarek göğsünden, namazdayken şiddetli korkudan dolayı tencere fokurtusuna benzer bir ses işitilirdi.’ Allah Celle Celalühü’nün celalini gördüğü ve azameti O’na keşfolunduğu için. Aynı durum İbrahim Halilülrahman- aleyhisselam- ve Ömer el- Faruk- radıyallahu anh- hakkında da nakledilmiştir….Dünyada ecel gelinceye kadar- ki bu takdir edilmiş bir vakittir- onlara kendinden bir isbat olarak asırlar öncesinden paylarına düşen kısmetler hakkında kalem kurudu.”
(Fütuhu’l Gayb/Abdülkadir-i Geylani Sayfa 30-31)

“Ebu Yezid şöyle diyor: ‘Yılanın derisinden çıktığı gibi ben de nefsimden soyuldum. Bir de gördüm ki; hayrın tamamı, bütün hallerde nefse hasım olmaktaymış.’
(Fütuhu’l Gayb /Abdülkadir-i Geylani Sayfa 33)

“Mahlukattan tamamen kendini çıkar. Onları açılıp kapanan bir kapı say. Bazen meyvesi olan ve bazen de olmayan bir ağaç kabul et. Bunların hepsinin; bir failin fiili, bir müdebbirin tedbiriyle olduğunu-ki o da Aziz ve Celil olan Allah’tır- bil ki; böylece Rabb’i birleyen biri olabilesin.”
(Fütuhu’l Gayb /Abdülkadir-i Geylani Sayfa 33)

“Allah’ın razı olduğu kişi şöyle buyurdu: Ne nimetlere kavuşmayı, ne de belalardan savuşmayı seç! Senin iştiyakın yahut nefretinle değişmez; kısmetin olan seni bulacak. Senin için takdir edilen onlarsa eğer; belalar da sana ulaşacak! İster onlardan muzdarip ol, ister onları duayla kaldır, ister onlara sabret, ve ister de Halık-ı Zülcelal’in rızası için onlara tahammül göster. Takdir edilene teslim ol ki, sende fiilini icra etsin. Eğer nimetler takdir edilmişse, şükürle meşgul ol. Eğer belalarsa takdir edilen; dayan ve sabır göster!”
(Fütuhu’l Gayb /Abdülkadir-i Geylani Sayfa 37)

“Allah bazı kitaplarında şöyle buyurur: ‘Ey Ademoğlu! Ben Allah’ım. Benden gayrı ilah yoktur. Bir şeye ‘ol’ derim. O da olur. Bana itaat et ki, ben de, sen bir şeye ol deyince o şeyi olur kılayım.” Ve yine Allah buyurur ki: ‘Ey dünya! Her kim bana hizmet ederse, sen de ona hizmet et! Her kim de sana hizmet ederse, onu yor.”
(Fütuhu’l Gayb / Abdülkadir-i Geylani Sayfa 39)

“Allah’ın razı olduğu ve razı kıldığı buyurdu: Ey heva sahibi kişi! Allah dostlarının halinde olduğunu iddia etme. Senin kulluğun hevaya, onların kulluğu Mevla’yadır; senin rağbetin dünyaya, onların rağbeti ise ahiretedir!”… Senin ünsiyetin mahlukat ile, onların ünsiyeti ise Hakk Azze ve Celle iledir. Senin kalbin yeryüzündekilere bağlıdır. Onların kalpleri ise Büyük Arşın Rabbi’ne! Gördüğün kimse seni avlar! Onlar ise senin gördüğünü görmezler, eşyanın Halıkı’nı ve O Yaradan’nın onda gördüğünü görürler. Onlar bununla muvaffak oldular ve kurtuldular. Sen ise dünyadan arzulayıp istemiş olduğunun rehini oldun. Onlar halktan, hevadan, iradeden ve emelden fani oldular da Melik-i Ala’ya vasıl oldular. Allah Teala, onlardan görmeyi umduğu itaat, hamd ve senaya onları muvaffak kıldı.”
(Fütuhu’l Gayb / Abdülkadir-i Geylani Sayfa 42)

“Eğer halktan uzaklaşıp Hakk’a yöneldiyseniz; insanlardan dillerinizle bir şey istemeyiniz. Bunu da terk ettiğinizde kalplerinizle de onlardan istemeyin. Zira kalp ile istemek dil ile istemek gibidir. Ayrıca bilin ki; Hakk Teala her an bir iştedir, değiştirir ve dönüştürür, yükseltir ve alçaltır. Bazılarını illiyyine yükseltirken; bazılarını esfel-i safiline (aşağıların aşağısına) indirir.”
(Fütuhu’l Gayb / Abdülkadir-i Geylani Sayfa 44)

“Fayda veya zarar, bahşetme veya mahrum etme, korku veya ümid hususunda; Allah Teala dışında hiç kimsede asla bir varlık görme! O; takvaya ve mağfirete layık olandır. Her lahza O’nu gözet! Her lahza emrine amade ol! Dünya ve ahiretten ve bütün mahlukatından ayrıl! Biricik meşgalen Gafur ve Rahim olan Rabbin’e itaat olsun.”
(Fütuhu’l Gayb / Abdülkadir-i Geylani Sayfa 48)

“Efendimiz (SAV)in bu husustaki kavl-i şerifleri şunlardır:

‘Ahiretten başka hayat yoktur.’

‘Rabbi ile karşılaşmaktan başka mü’minin rahatı yoktur.’

‘Dünya mü’minin zindanı, kafirin cennetidir.’

‘Takvalı kişi gemlenmiştir.’

Muhbir-i Sadık Aleyhissalatu Vesselam Efendimiz’in bildirmesinden ve şahitlik etmesinden sonra; dünyadaki hayatın hoş olduğu nasıl iddia edilebilir?”
(Fütuhu’l Gayb /Abdülkadir-i Geylani Sayfa 48-49)

“Sana; sana; yine sana! Allah’ı; Allah’ı; Yine Allah’ı tavsiye ederim. Hakiki necat bu; kurtuluş budur! Aman ha aman: Ademoğullarının başına gelen her türlü bela Rabbi’nden şikayet etmesi yüzündendir.”
(Fütuhu’l Gayb / Abdülkadir-i Geylani Sayfa 51)

“Behey zavallı; edepli ol! Belalara sabretmekten acizsen eğer, sabır için gayret göster…Dilini şikayet etmekten geri tut. Şayet bunu yaparsan; hakkında hayır ise Mevla senin hoşluğunu, sevincini ve hazzını arttırır.”
(Fütuhu’l Gayb /Abdülkadir-i Geylani Sayfa 51-52)

“Allah’ın razı olduğu ve razı kıldığı kişi şöyle buyurdu: Allah kulunu imanı ölçüsünce durmadan imtihan eder. Kimin ki imanı büyür, çoğalır ve artar; onun belası da büyür. Rasulün uğradığı bela nebinin belasından büyüktür. Çünkü onun imanı daha büyüktür. Nebinin belası abdalın belasından abdalın belası da velinin belasından büyüktür. Her birininki imanı ve yakini ölçüsündedir. Bu konuda Hazret-i Peygamber (SAV) in şu kavli şerifine ulaşırız: ‘Biz nebiler topluluğu, belası insanlar arasında en şiddetli olanız. Sonra sırasıyla faziletliler ve daha az faziletliler..’ Çünkü bela; kalbi ve yakini güçlendirir, iman ve sabrı sağlamlaştırır, nefs ve hevayı ise zayıflatır. Ne zaman ki mü’mine bir elem arız olsa ve o mü’min sabır, rıza ve Rabb Azze ve Celle’nin fiilerine teslim olsa; Rabb Teala ondan razı olur ve ona bahşeder. Böylece ona yardım, destek ve başarı gelir. Allah Teala şöyle buyurdu: ‘Şükrederseniz sizi daha çok nimetlendiririz.’ İbrahim Suresi 7. Ayeti
(Fütuhu’l Gayb / Abdülkadir-i Geylani Sayfa 58-59)

“Nebi Aleyhisselam’ın şu sözü ona duyuruldu: ‘Kim sustu, kurtuldu.’ Ve ulemadan birinin şu sözü de işittirildi: ‘İbadet on kısma ayrılır; dokuzu susmadadır.’”
(Fütuhu’l Gayb /Abdülkadir-i Geylani Sayfa 83)

“Allah’ın razı olduğu ve razı kıldığı buyurdu: Rabbin’den hoşnut olmaman, O’na itiraz etmen, zulmü O’na isnat etmen, musibeti ve darlığı daima hazır, aksine rızkı ve genişliği daima gecikmiş görmen ne kadar da ağır bir itham! Halbuki sen bilmez misin, her bela ve keder artışının bir gayesi ve bir nihayeti; her şeyin muayyen bir eceli vardır. Bunun vakti ne öne alınır, ne de geciktirilir. Belanın vakti afiyete, külfetin vakti nimete, fakirlik vakti de zenginliğe dönüşmez. Edebini takın! Ve Rabbin için suskunluğa, sabra, rızaya ve muvafakate sarıl! O’nu nahoş görmekten, fiilerine suç isnat etmekten hazer et! Orada ne suçsuz yere bir ceza, ne yoktan yere bir intikam bulunur; ne de kulların birbirlerine karşı olmaları kabilinden hırs üzere bir tabiat..”
(Fütuhu’l Gayb /Abdülkadir-i Geylani Sayfa 85)

“Sen dua edersin, O da zamanı geldiğinde sana cevap verir. Onun vakti O’nun dilediği vakittir. Bu konuda dünya ve ahiretinde senin için bir maslahat varsa; o şeyin tahakkuk etmesi ve vaktinin dolması uygun düşer. Eğer icabette bir gecikme olursa, O’nu suçlama! Dua etmekten usanma! Çünkü ahmak olmazsan hüsrana kapılmazsın. Şayet duan hemen kabul edilmemişse, onun karşılığı ahirettedir.”
(Fütuhu’l Gayb /Abdülkadir-i Geylani Sayfa 86)

“Ebu Bekir Sıddık R.anh şöyle buyurmuştur: ‘Biz günaha düşmek korkusuyla yetmiş tür mübahı terk ederdik.’ Müminlerin Emiri Ömer’ül Faruk R.anh: ‘Harama düşmek korkusuyla helalin onda dokuzunu terk ederdik.’ buyurmuşlardır.”
(Fütuhu’l Gayb/ Abdülkadir-i Geylani Sayfa 88)

“Zamanını öncelikle ahiretin tahsiline; sonra kalan zamanının bir kısmını dünyan için maişet teminine harca! Nebi (SAV)’in buyurduğu gibi: ‘ Allah ahirete niyet edene dünyayı da verir. Dünyaya niyet edene ise ahireti vermez.’ …İşte bu noktada Aleyhissalatü Vesselam’ın şu sözü tahakkuk eder: ‘Dünya ve ahiret iki hanım gibidir. Birisi senden razı olursa diğeri gücenir.’ “
(Fütuhu’l Gayb /Abdülkadir-i Geylani Sayfa 90-91)

Hafız Yetiştiriyorum

Bir yorum ekleyin