Namaz ibâdeti, hazırlık sürecinden başlayarak, evvelini, edâsını ve edâsından sonrasını kapsayan bir ahkâma tâbidir. Bu ahkâm içerisinde namazı müteakip yapılacak tesbihât olarak adlandırılan bölüm, ziyâdesiyle önem taşımaktadır. Namaz ibâdetinin bizlere kazandırdığı mânevî özelliklerin devâmı ve ziyâdeleşmesi konusunda bu derece önemli bulunan tesbihât hakkındaki rivâyetlerden bir kısmını istifadenize sunmak istiyoruz.
Namaz Tesbihâtıyla İlgili Hadîs-i Şerîfler
Berâ İbni Âzib (Radıyallâhu anh)dan rivâyet edildiğine göre Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Âleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Her kim her namazın peşinde üç kere:
اَسْتَغْفِرُ اللّٰهَ الَّذِى لاَ إِلٰــهَ إِلاَّ هُوَ الْحَىَّ الْقَيُّومَ وَ أَتُوبُ إِلَيْهِ
‘Kendisinden başka hiç bir ilâh olmayan, Hayy ve Kayyum olan, Allah’tan mağfiret dilerim ve O’na tevbe ederim’ derse, harpten kaçmış (en büyük günâhı işlemiş) de olsa, Allâh-u Te‘âlâ onun bütün günâhlarını affeder.” [1]
Mu’âz İbni Cebel (Radıyallâhu Anh) şöyle buyurdu: “Bir kere Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile karşılaştığımda bana: “Ey Mu’âz! Şüphesiz ben, seni seviyorum. Her namazın peşinden:
اَللّٰــهُمَّ أَعِنِّى عَلٰــى ذِكْرِكَ وَشُكْرِكَ وَ حُسْنِ عِبَادَتِكَ
“Ey Allahım! Seni zikretmem, sana şükretmem ve güzel ibâdet etmem için bana yardım et” diye duâ etmeyi terketme.” buyurdu.
Âişe (Radıyallâhu Anhâ)dan rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Her kim tam mânâsıyla duâ yapmak isterse:
اَللّٰــهُمَّ أَعِنِّــى عَلٰــى ذِكْرِكَ وَشُكْرِكَ وَ حُسْنِ عِبَادَتِكَ
‘Ey Allâh’ım! Seni zikretmem, sana şükretmem ve güzel ibâdet etmem için bana yardım et’ desin.” [2]
Her Farz Namazın Arkasından Âyetü’l-Kürsî’yi Okumak
Ebû Ümamete’l-Bâhilî (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Her kim, her namazın peşinde Âyetü’l-Kürsî’yi okursa, onunla cennete girmek arasında ancak ölüm vardır (öldüğü gibi cennete girer).” [3]
Enes (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Her kim, her farz namazın arkasından Âyetü’l-Kürsî’yi okursa, öteki namaza kadar (maddî ve manevî bütün belâlardan) korunur ve buna (Âyetü’l-Kürsî’yi her namazın arkasından okumaya) ancak peygamber, sıddîk veya şehîd devam eder.” [4]
Her Namazın Peşinde Otuz Üç Kere Tesbîh, Tahmid ve Tekbîr
Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre, Muhâcirlerin fakirleri Rasûlullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e gelerek: “Zenginler yüksek dereceleri ve ebedî ni’metleri alıp gittiler (bize bir şey bırakmadılar). Bizim gibi namaz kılıyorlar; bizim gibi oruç da tutuyorlar. Ayrıca paraları olduğu için Hac ve Umre yapıyorlar; cihâda gidiyorlar; sadaka veriyorlar.” dediler.
Bunun üzerine Rasûlulllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem): “Size bir şey öğreteyim mi ki; eğer onu yaparsanız, sizden evvel geçen (ümmet)lere yetişir ve sizden sonra gelecekleri geçersiniz ve sizin yaptığınız gibi yapanlardan başka hiç bir kimse sizden üstün olamaz.” buyurunca, Sahâbe-i Kirâm: “Öğret yâ Rasûlallah!” dediler.
Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) de: “Her namazın peşinde otuz üç kere tesbîh, tahmid ve tekbîr edersiniz.” buyurdu. Bunu duyan Sahâbe-i Kirâm’dan bazıları aralarında ihtilâf ederek bu zikrin ne şekilde yapılacağını sorduklarında, Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem): “Otuz üç kere ‘Sübhânallâhi ve’l-hamdu lillâhi vallâhu ekber’ dersin. Tâ ki, hepsinden otuz üçer oluncaya kadar” buyurdu. [5]
Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Her kim, her namazın peşinden otuz üç kere tesbih, otuz üç kere tahmid, otuz üç kere de tekbîr ettikten sonra yüzüncüde:
لاَ إِلٰــهَ إِلاَّ اللّٰهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَلَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلٰــى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ
derse, günâhları denizin köpükleri kadar da olsa affedilir.” [6]
Keşfü’l-Esrar’da zikredildiğine göre, İbnü Abbâs (Radıyallâhu Anhumâ)dan rivâyetle, Rasûlullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Her kim, Rûm sûresinin (17-19) şu üç âyetiyle:
فَسُبْحَانَ اللّٰهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ وَ لَهُ الْحَمْدُ فِى السَّمٰوَاتِ وَ اْلأَرْضِ وَ عَشِيًّا وَ حِينَ تُظْهِرُونَ يُخْرِجُ الْحَىَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَ يُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَىِّ وَ يُحْيِى اْلأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا ۜ كَذٰلِكَ تُخْرَجُونَ
Sâffât sûresinin (180-182)son üç âyetini:
سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ وَالْحَمْدُ ِللّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
her namazdan sonra okursa, gökteki yıldızların, yağmur damlalarının, ağaç yapraklarının, yerdeki toprakların sayısınca kendisine sevap yazılır, öldüğünde ise, kabrinde, her iyiliğine karşı on sevap dâima kendisine ihsân edilir.” [7]
Farz Namazların Arkasından On Kere İhlâs Sûresini Okumak
İbnü Abbâs (Radıyallâhu Anhumâ)dan rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Her kim, farz namazının arkasından on kere ihlâs (sûresini) okursa, muhakkak ki, Allâh(u Teâlâ) o kişiye rızâsını ve mağfiretini vâcip kılar.” [8]
Câbir (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Üç şey vardır ki, her kim (kıyâmet gününde) îmânla beraber onları getirirse, cennetin kapılarından dilediğinden girer ve hurilerden istediği ile evlendirilir. (Bunlar da; bir yakınını öldüren) katilini affeden, (Allâh-u Te’âlâ’dan başka kimsenin bilmediği) gizli borcu ödeyen ve her farz namazın arkasından on kere:
قُلْ هُوَ اللّٰهُ أَحَدٌ …
İhlâs-ı Şerîfi okuyandır.” [9]
Dipnotlar
[1] İbnü Sünnî, Amel’ül-Yevm ve’l-Leyle, 53, No:137
[2] Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, 2/225, No:3865
[3] Nesâî, Sünen-i Kübra, 9928; Beyhakî, Şu‘abü’l-Îmân, 2385; Heysemî, Mecme‘u’z-Zevâid, 10/102; Taberânî, el-Kebîr,7532; el-Evsat, 8068; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, 1/562, 569
[4] Beyhakî, Şu‘abü’l-Îmân, 2396; Suyûtî, Dürru’l-Mensur, 2/6; Münâvî, Feyzü’l-Kadir, 6/197; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, 1/562, 569
[5] Buhârî, Ezân, 155, Deavat, 18; Ebu Avâne, Müsned, 2/248, 249; İbn Hibbân, es-Sahîh, 2014; İbnü Hüzeyme, es-Sahîh, 749
[6] Ahmcd ibnü Hanbel, el-Müsned, 2/371, 483; İbnü Hibbân, es-Sahîh, 2016; İbn Hüzeyme, es-Sahîh, 2/187; Nesâî, Amelü’l-Yevm ve’I-Leyl, 143
[7] Rûhul-Beyân, 3112 ve Nesefî, 3/269
[8] Gümüşhânevi, Râmuzu’l-Ehâdîs, No:5468
[9] Ali, el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, 15/810, No:43220; Suyûtî, Câmi‘u’s-Sağîr, 3/290, No:3424.