Peygamber Efendimiz’in öğrettiği, ihtiyaç (hacet) anında okunacak dua…
Bir kimse Osman bin Affân’ın (r.a) yanına bir ihtiyacı için sık sık gidiyor, fakat Hz. Osman (r.a) ona iltifat etmiyor, ihtiyacını görmüyordu. Bu kimse Osman bin Huneyf (r.a) ile karşılaştı ve durumu ona şikâyet etti.
İHTİYAÇ İÇİN OKUNACAK DUA
Osman bin Huneyf (r.a) ona şu tavsiyede bulundu:
“–Su kabını getirip abdest al, sonra da mescide giderek iki rekât namaz kıl! Namazın sonunda:
«Allâh’ım, Rahmet Peygamberi olan Nebiyy-i Ekrem’in Muhammed (s.a.v) hürmetine Sen’den istiyor ve Sana yöneliyorum. Ey Muhammed! Şu ihtiyacımın karşılanması için, Sen’i vesîle edinerek Rabbime yöneliyorum. Allâh’ım, O’nu benim için şefâatçi kıl!» diye duâ et ve peşinden ihtiyacını söyle!”
O zât gitti ve kendisine söylenenleri yaptı. Ardından da Osman bin Affân’ın kapısına vardı. Kapıcı onun elinden tuttu, Hz. Osman’ın (r.a.) yanına götürüp oradaki mindere oturttu. Hz. Osman (r.a):
“–İhtiyacın nedir?” diye sordu. O da söyledi. Hz. Osman (r.a) isteğini derhâl yerine getirdi ve:
“–Şimdiye kadar bir ihtiyacının olabileceği hiç hatırıma gelmemişti. Bundan sonra bir ihtiyacın olursa hemen bize gel!” dedi.
Murâdına nâil olan zât, Halîfe’nin huzûrundan ayrıldıktan sonra doğruca Osman bin Huneyf’e giderek:
“–Allah seni hayırla mükâfatlandırsın, sen benim için Halîfe ile konuşuncaya kadar o benim ihtiyacımı görmüyor ve bana iltifat etmiyordu.” dedi.
Bu söze şaşıran Osman bin Huneyf (r.a) şöyle dedi:
“–Vallâhi ben Halîfe ile konuşmadım. Lâkin şöyle bir hâdiseye şâhit olmuştum:
Bir âmâ, Resûlullah Efendimiz’e gelerek:
«–Yâ Resûlâllah! Allâh’a yalvar da gözümdeki hastalığı gidersin! Gözümün kör olması bana çok zor geliyor!» dedi.
HACET (İHTİYAÇ) DUASI
Peygamber Efendimiz:
«–Dilersen sabret, bu senin için daha hayırlıdır.» buyurdular. Âmâ ise:
«–Yâ Resûlâllah! Beni elimden tutup götürecek kimsem yok. Bu hâl bana çok meşakkat veriyor. Lütfen gözlerimin açılması için duâ ediniz!» deyince Peygamber Efendimiz (s.a.v):
«–Su kabını getir ve abdest al! Sonra iki rekât namaz kıl! Ardından da:
اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ وَأَتَوَجَّهُ إِلَيْكَ بِنَبِيِّكَ مُحَمَّدٍ نَبِيِّ الرَّحْمَةِ. يَا مُحَمَّدُ إِنِّي تَوَجَّهْتُ بِكَ إِلَى رَبِّي فِي حَاجَتِي هٰذِهِ لِتُقْضَى لِيَ
اَللّٰهُمَّ فَشَفِّعْهُ فِيَّ
“Allâh’ım! Rahmet peygamberi olan Nebiyy-i Ekrem’in Muhammed (s.a.v) ile (O’nun hürmetine) Sen’in zâtından diliyor ve Sana yöneliyorum… Yâ Muhammed! İhtiyacımın karşılanması için Sen’i vesîle edinerek Rabbime yöneliyorum!.. Allâh’ım! O’nu bana, şefâatçi kıl!..” diye duâ et!» buyurdular.
Vallâhi biz henüz ayrılmamıştık, aramızdaki konuşma uzamıştı. Derken o âmâ zât, Efendimiz’in yanına geldi. Sanki onda daha önce hiçbir rahatsızlık yokmuş gibiydi, tamamen iyileşmişti.”[1]
Biz bu duâyı okuyacağımız zaman, “Yâ Muhammed” hitâbı yerine “Yâ Resûlâllah!” dememiz, Allah Resûlü Efendimiz’e hürmette kusur etmemiş olmak için daha münâsiptir. Efendimiz’in, bu rivâyette ism-i şerîflerini açıkça ifâde etmeleri, o sahâbîye tanıdıkları istisnâî bir cevazdır.[2]
[1] Bkz. Tirmizî, Deavât, 118/3578; İbn-i Mâce, İkāme, 189; Nesâî, Kübrâ, VI, 169; Ahmed, IV, 138; Hâkim, I, 707-708; Beyhakî, Delâil, V, 464; Heysemî, II, 279.
[2] Allâme Yûsuf bin İsmâil en-Nebhânî, el-Fedâilü’l-Muhammediyye, Haleb 1414, s. 230.