Kur’ân-ı kerîmin inmesi, 23 sene sürmüştür. Tevrat, İncil ve diğer ilâhî kitaplar ise, hepsi birden, bir defada inmişti. Hepsi insan sözüne benziyor ve lafzları da mûcize değildi. Onun için çabuk bozulup değiştirildi. Kur’ân-ı kerîm ise, Muhammed aleyhisselâmın mûcizelerinin en büyüğü olup insan sözüne benzemez.
Cebrâil aleyhisselâm her sene bir kere gelip, o zamana kadar inmiş olan Kur’ân-ı kerîmi, Levh-il-mahfûzdaki sırasına göre okur, Peygamber efendimiz dinler ve tekrar ederdi. Âhıreti teşrîf edeceği sene, iki kere gelip, tamamını okudular. Muhammed aleyhisselâm ve Eshâb-ı kiramdan çoğu, Kur’ân-ı kerîmi tamamen ezberlemişti. Muhammed aleyhisselâm, âhıreti teşrîf ettiği sene, halîfe Hazret-i Ebû Bekir, ezber bilenleri toplayıp ve yazılı olanları getirip bir heyete bütün Kur’ân-ı kerîmi, kâğıt üzerine yazdırdı. Böylece (Mushaf) denilen bir kitap meydana geldi. 33 000 Sahâbî bu Mushafın her harfinin, tam yerinde olduğuna söz birliği ile karar verdi. Hazret-i Osman 6 tane daha Mushaf yazdırıp, Bahreyn, Şam, Mısır, Bağdat, Yemen, Mekke ve Medîne’ye gönderdi. Bugün, bütün dünyada bulunan mushaflar, hep bu yedisinden yazılıp, çoğalmıştır. Aralarında bir nokta farkı bile yoktur.